ASFED Başkanı Yusuf ATİK; "Kendi ülkemizin önemli işlerini yapamamamız, bizlere güç kaybettiriyor"
Asansör Sanayicileri Federasyonu (ASFED) Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Atik ile asansör sektörünün genel görünümünü ve resmi ihalelerde yerli markalarımıza verilen desteği konuştuk. Bu konuda sektör olarak kendilerini yeterince anlatamadıklarını söyleyerek öz eleştiri yapan Yusuf Atik; “Eskiden Yerli Malı Haft ası kutlardık. Yerli mal kullanımının ülkemiz için ne denli önemli olduğundan bahsedilirdi. Ama şimdi bu bile unutuldu gitt i. Son dönemlerde ülkemizde her sektör için yurtdışı hayranlığı ön plana çıktı. Bu noktada alınabilecek inisiyatifl er, yerli fi rmaların gücüne güç katacaktır. Bu da ilerleyen zamanlarda daha dik ve daha güçlü durmamızı sağlayacaktır.
Bir yandan da şartnameler genellikle ithal firmalara uygun olarak hazırlanıyor. Hâlbuki şartnameler yerli firmalara uygun hazırlansa ya da şartnameye yerli malı ibaresi konulmuş olsa sektörümüz rahat bir nefes alacaktır. Bu acımasız rekabett e kendi ülkemizin önemli işlerini yapamamamız bizlere yurt içinde ve dışında güç kaybettirmektedir. Ne sektörümüz gelişmekte ne de yerli markalar oluşturabilmekteyiz. Bu da ülkemizin değerlerine sahip olan firmaları birer birer yok olmaya mahkûm edecektir. Federasyon olarak, ilerleyen zamanlarda acı sonuçlarla karşılaşmamak ve işsizlik kervanına yüzlerce insanı katmamak için bu konuda yetkilileri duyarlı olmaya davet ediyorum” dedi.
Başkanım, öncelikle Türk asansör sektörünün güncel durumundan ve son dönem yaşanan sektörel gelişmelerden kısaca bahseder misiniz?
Türkiye, inşaat açısından her geçen gün gelişmekte ve büyümektedir. İnşaatların artmasıyla asansör sektörü de paralel olarak gelişmektedir. Bu duruma baktığımızda asansör sektörünün güncel durumunun iyi olduğunu söyleyebilirim. Piyasada herkese yetebilecek düzeyde iş bulunuyor. Fakat sektördeki bunca olumlu gelişmeye rağmen en büyük darbeyi de kendi kendimize vuruyoruz. Sektördeki tutarsız fiyat politikası ve sürekli olarak fiyat kırarak iş alınması, nitelikli firmaların oluşmasına engel oluyor. Böylece yerli firmalarımız hem kendilerini geliştiremiyor hem de yeteri kadar yerli marka oluşturamıyoruz. Benim arzum sektörün içinden güçlü firmaların çıkması ve güçlü yerli markalar oluşturabilmek.
Son dönemde yaşanılan darbe girişimi, ülkemizi büyük ölçüde etkiledi. Bu durumundan zarar görenlerden biri de asansör sektörü oldu. Çünkü bu süreçte inşaatlar yavaşladı. Fakat milletimizin birlik olması sayesinde bu felakett en kurtulduk. Baktığımızda birlik olduğumuzda üstesinden gelemeyeceğimiz bir konu olmadığını bir kez daha gördük. Aynı birlik ve beraberliğin sektörümüzde de yaşanmasını temenni ediyorum.
İnşaat sektörünün önemli bir kalemi olan asansör sektörü Türkiye’de sizce hak ettiği değeri görüyor mu?
Asansör sektörünün hak ettiği değeri göremediğini düşünüyorum. Çünkü sizin de söylediğiniz gibi inşaatlarda önemli kalemlerden biri asansördür. Bir binada elektrik, su tesisatları nasıl önemli bir ihtiyaçsa asansör de öyle bir ihtiyaçtır. Her geçen gün yükselen konutlarda asansörler hayatımızın vazgeçilmez bir parçasıdır. Fakat ne yazıkki sektörde yaşanılan haksız rekabet, müteahhitleri ya vadeli alıma ya da kalitesiz ürün alımına sevk ediyor. İçimizdeki bu haksız rekabet ve fi rmaların doğru düzgün fi yat politikalarının olmaması sektörümüzün kalkınmasına engel oluyor.
Türk asansör sektörü resmi kurum ve kuruluşlarca yeterince tanınıyor mu? Eğer tanınmıyorsa bunun için neler yapılmalı?
Sektörümüzün resmi kurum ve kuruluşlarca yeterince tanınmadığını düşünüyorum. Maalesef kemikleşen devlet yapısında kimse elini taşın altına koymak istemiyor. Yeni bir iş olduğunda akla ilk gelen global firmalar oluyor. Sebebi ise yetkilinin hem ön yargılı davranması hem de herhangi bir sorunla karşılaşmayalım düşüncesiyle riske girmek istememesidir. Fakat sorun tam olarak bu noktada başlıyor. Kimse, satış sonrası doğacak masrafları düşünmüyor. Bugün, global firmaların satış sonrası bakım ve yedek parça fiyatları yerli fi yatları kat ve kat aşmış durumda. Ödenen bu yüksek rakamlar aslında hepimizin cebinden gidiyor. Burada en önemli husus şu: Evet biz yerli fi rmalar olarak kendimizi tanıtma konusunda yeterli değiliz. Kurum ve kuruluşlar yerli firmaları tanımaya çalışmıyor ama biz de sektör olarak kendimizi iyi tanıtamıyoruz. Hal böyle olunca da, kurumlar bizi yeterince tanımadıklarından önyargılı davranıyorlar. Yerli markaları tercih etmek isteseler, kaliteli iş yapan birçok yerli fi rma var. Fakat tanımadıkları için ithal mal alıyorlar. Bu noktada yapılması gereken, kurumların ve fi rmaların karşılıklı olarak birbirlerini tanımaya yönelik adımlar atmasıdır. Böylece hem yerli markalara karşı olan kötü algılar hem de önyargılar kırılacaktır.
Özellikle sektör temsilcilerimizin resmi ihalelerde yerli malı kullanım oranının düşüklüğünden dert yanmaları, gerekli desteğin verilmesine karşın bu konuda bir açığın bulunduğunu gösteriyor? Sizce bu konuda neler yapılmalı?
Türkiye’de son dönemlerde yerli malı ürün kullanımının teşvik etmesi amacıyla bazı düzenlemeler yapıldı. Geçtiğimiz yıllarda yerli ürün kullanımıyla alakalı %15’e kadar fiyat avantajı açıklaması getirilmişti. Ülkemiz bu konuda ciddi adımlar atarken, kurumlar hala ihalelerde önceliklerini global fi rmalara veriyorlar.Kamuda yerli firmaların tercih edilmesi gerekiyor. Yerli üretim yapıyoruz, %100 Yerli Malı Belgeleri alıyoruz; fakat kamu eski alışkanlığını bırakmıyor, inisiyatif ve risk almıyor.
Resmi ihalelerde sizce neden yerli markalarımız tercih edilmiyor yada tercih edilse bile kullanım oranı neden az? Bu konuda sorunu nerede aramalıyız?
Daha önce de belirtmiş olduğum gibi, evet, biz kendimizi tanıtma noktasında sıkıntı yaşıyoruz ama onlar da bizi tanımak için çaba göstermiyorlar. İnisiyatif almadan eski usule devam ediyorlar. Eskiden 'Yerli Malı Haft ası' kutlardık. Yerli malı kullanımının ülkemiz için ne denli önemli olduğundan bahsedilirdi. Ama şimdi bu bile unutuldu gitti. Son dönemlerde ülkemizde her sektör için yurtdışı hayranlığı ön plana çıktı. Bu noktada alınabilecek inisiyatifl er, yerli fi rmaların gücüne güç katacaktır. Bu da ilerleyen zamanlarda daha dik ve daha güçlü durmamızı sağlayacaktır.
Bir yandan da şartnameler genellikle ithal firmalara uygun olarak hazırlanıyor. Hâlbuki şartnameler yerli firmalara uygun hazırlansa ya da şartnameye yerli malı ibaresi konulmuş olsa sektörümüz rahat bir nefes alacaktır. Bu acımasız rekabett e kendi ülkemizin önemli işlerini yapamamamız bizlere yurt içinde ve dışında güç kaybett irmektedir. Ne sektörümüz gelişmekte ne de yerli markalar oluşturabilmekteyiz. Bu da ülkemizin değerlerine sahip olan firmaları birer birer yok olmaya mahkûm edecektir. Federasyon olarak, ilerleyen zamanlarda acı sonuçlarla karşılaşmamak ve işsizlik kervanına yüzlerce insanı katmamak için bu konuda yetkilileri duyarlı olmaya davet ediyorum.
Resmi ihalelerin yanında özellikle ülkemizde gerçekleştirilen konsept projelerde yerli marka kullanımı oldukça az. Bunun sebebi sizce nelerdir?
Burada da yetkililer kendilerini riske atmamak için marka değeri bilinir firmalarla hareket etmek istiyorlar. Fakat bahsetmiş olduğum gibi, satış ve montaj sonrası ödenecek tutarlar ciddi boyutlara ulaşıyor. İhalelerde, ürünlerini Çin’den getiren global markalar daha uygun fiyatlar sunuyorlar. Çünkü bu ürünler hem ucuz işçilikle üretiliyor hem de paket asansör olarak vergiden muaf tutuluyor. Çin malı ürünler her geçen gün ülkemizde ciddi oranda boy gösteriyor. Hal böyle olunca da tercih global markalardan yana oluyor.
Sizce asansör monte eden yerli firmalarımız, teknik anlamda yeterli mi? Bu sorunu aşmak için neler yapılmalı?
Bu konuda çok yeterli olduğumuzu düşünmüyorum. Çünkü birçoğu fiyatlarla boğuşmaktan nitelikli iş yapamıyor. Para kazanamıyor, para kazanamadıkça da fiyat kırıyorlar. Sektördeki bu fiyat istikrarsızlığı ve fiyat kırmalar, kaliteyi de düşürüyor. Bu da sektöre olumsuz olarak dönüyor. Sektördeki istikrarlı fiyat uygulaması hem birçok firmanın derin nefes almasını sağlayacak hem de yapılan işin kalitesini ciddi boyutlara taşıyacaktır. Çünkü yüksek kalitede iş çıkaran birçok yerli fi rmamız var. Bunun için birleşmemiz, markalaşmamız gerekli. Bu sorun ancak bu şekilde aşılabilir.
Dünyaya ürün satabilen ve birçok ülkede kalite ile birlikte anılan Türk asansör sektörünün, kendi kendine yetebilmesine karşın halen kendi pazarının yüzde 50’sini yabancılar ile paylaşmasını neye bağlıyorsunuz?
Burada en büyük sorun, sektörde yerli firmalarla vadeli, ithal firmalarla nakit çalışılmasıdır. Yerli fi rma zaten bir Milli Güç yandan rekabet ile uğraşıyor. Üzerine bir de vade teklifi geliyor. Ama sektörde iş yapabilmek için teklifi mecburen kabul ediyor. Bu da nitelikli personel çalıştırması ve kaliteli iş yapmasına engel oluyor. Böyle olunca da yerli markanın ismi kötüye çıkıyor. Bu şekilde gücü azalan yerli fi rmalar, sektördeki payını yabancı firmalarla paylaşmak zorunda kalıyor. Eklemek istedikleriniz nelerdir? Türkiye’de asansör sektörünün büyük işlerini global fi rmalar alıyor. Bir nevi işin en önemli getirisi olan kaymak kısmını yabancı firmalara veriyoruz. Yerli firmalar birleşmez, seslerini duyurmazlarsa maalesef sektörümüzde çok fazla kayıplar yaşanacak. Yurt içi fi rmalarda çalışanlar da bizim sektörümüzün insanı. Firmalar iş yapamaz, birer bire kapanırsa bu sektörden çekip gitmek durumunda kalacağız. Bu sebeple üzerimize düşeni yapmak için bir an önce yola koyulmalıyız.